organic-crow

TAKİP ETTİĞİ DİZİLER 88
İZLEDİĞİ BÖLÜMLER 0
YORUMLARI 68
TAKİP ETTİKLERİ 3
TAKİP EDENLER 7

organic-crow'un yorumları

Zaman yolculukları ve paradokslar bilimkurgunun vazgeçilmez ögelerindendir. Çoğu zaman kendimizi okuduğumuz kitaplar, izlediğimiz filmler ve dizilerde bu yolculukları yapan karakterlerin yerine koymayı hayal ederiz. Fakat zamanda geri veya ileri gitmek bazen o kadar eğlenceli ve kolay bir iş olmayabilir. Özellikle tehlikeli ve denenmemiş bir yöntemle, zor bir görev için bu işi yapıyorsanız başınıza her şey gelebilir. Tıpkı 12 Monkeys’de olduğu gibi…

KONU
Her şey 2017 yılında salgın bir virüs sonucu 7 milyar insanın ölmesiyle başladı. Sadece küçük bir azınlık hayatta kalabildi. Tam bir kaos halinin hüküm sürdüğü 2043 yılına geldiğimizde insanoğlunun sonu gelmek üzeredir. En iyi ihtimalle, belki son bir jenarasyonun daha gelebileceği düşünülmektedir.

Virüs yayıldığı tarihten itibaren mutasyona uğramış ve daha tehlikeli bir hale gelmiştir. Hayatta kalan bir avuç insandandan çok azı bağışıklık sahibidir. Çoğunluğu yiyecek bulma sıkıntısının derdiyle çevresine saldırmaya başlar. Leş yiyici denen bu tipler, diğer hayatta kalan insanların yemeklerini ve araç-gereçlerini yağmalarlar. Bu keşmekeşten kaçabilenler ise yer altında açlık ve yok olmanın eşiğinde sonlarını beklemeye başlar.

Bir grup bilim insanı, ölümcül virüsün sebebinin kim olduğunu araştırmaya başlamıştır. Geçmişten günümüze ulaşan bozuk bir ses kaydında hastalığı tedavi etmeye çalışan bir doktor, virüsün kaynağı olarak Lealand Frost adlı bir adamı işaret etmektedir. Zaman makinasıyla James Cole adlı mahkum 2015 yılına gönderilir. Cole’un görevi dünya nüfusunun %93.6’sının ölümüne neden olan virüsü yaymakla suçlanan bu adamı bulup etkisiz hale getirmektir.
- 12 Monkeys dizisi için yazdı.
Robin, Raven ve Starfire’ın etrafında dönecek olan dizi Flying Graysons sirkine bir flashback ile başlıyor. Bu flashback ile hem Robin hemde Raven karakterlerinin geçmişini görüyoruz.

Dizideki Dick Grayson kelimenin tam anlamıyla dağılmış durumda. Bruce Wayne’e olan öfkesiyle Gotham’ı terk etmiş ve içinde Batman’den kalan parçaları temizlemeye çalışıyor. Fakat hala Robin kostümünün bırakmamış olması da kendini sorgulamasına sebep oluyor.

Batman’ın ona yaptıklarından sonra kendini başka insanlara kapatan Dick, polis merkezinde dedektiflik yapıyor.

Titans, karanlık bir dizi fakat belli noktalarda eğlenceli kısımları da var. Ayrıca Netlfix dizileri gibi şiddet ve küfür unsurlarını da çok güzel eklemişler. Netlfix-Marvel dizilerinden ayıran en büyük fark ise bu dizi onlar gibi gerçekçi olmaya çalışması. Robin’in harika yakın dövüş sahnesi var. Starfire ellerinden çıkan ışınlarla suçluları vuruyor.

Titans bu sene en beğendiğim dizilerden birisi.
- Titans dizisi için yazdı.
Yabancı dizi severler için iddialı yapıtlardan biri olan Lethal Weapon adlı diziyi tüm detayı ile inceledik. 1987 yılında yayınlanan aynı isimli film Lethal Weapon günümüze uyarlanarak Matt Miller tarafından dizi haline dönüştürüldü. Türkçe adı Cehennem Silahı olan dizinin yönetmenliğini ise bir çok başarılı yapıtta imzası bulunan ve aynı zamanda dizinin senaristi olan Matt Miller üstleniyor. Bir dedektif dizisi olan Lethal Weapon akıcı olay örgüsü ve başarılı oyuncu kadrosu sayesinde rakiplerinden hızla sıyrılarak beğenilen diziler arasında yerini almayı başardı. Lethal Weapon aksiyon, komedi ve gerilim dolu sahneleri ile seyircisine üç değişik duyguyu aynı anda hissettiriyor. Toplam da üç sezon çekilen dizinin ülkemizde ilk sezonu perşembe akşamları Fox tv ekranlarında yayınlanmaktadır. Dizinin Türkiye de yayınlanması devam eden ilk sezonu 18 bölümden oluşmaktadır. Dizi de iki dedektifin her bölüm de farklı maceraları anlatılmaktadır.

Teksas’lı bir polis memuru olan Martin Riggs hamile eşini bir trafik kazasında kaybeder ve Los Angeles’a yerleşerek yeni bir hayat kurar. Eşinin ve çocuğunun ölümünden sonra kendisi için yaşamanın hiç bir anlamı kalmayan Martin Riggs suçluları yakalamak için kendisini her türlü tehlikeye atmaktan çekinmez. Bu korkusuz dedektife Los Angeles polis departmanı tarafından yeni bir iş ortağı bulunur. Martin Riggs’in yeni iş ortağı olan Roger Murtaugh, partnerinin aksine yaşamayı çok seven ve geçirdiği rahatsızlık nedeniyle sağlığına çok dikkat eden bir dedektiftir. Birbirine tamamen zıt karakterlere sahip olan bu iki başarılı dedektif artık birlikte çalışmak zorundadır. Roger Murtaugh, her ne kadar tehlikeden uzak durmak istesede çılgın iş ortağı Martin Riggs ile çalıştığı süre boyunca bu pek mümkün olmayacaktır. Dedektiflerimizi her bölüm de birbirinden ilginç ve tehlikeli bir çok dava beklemektedir.
- Lethal Weapon dizisi için yazdı.
Netflix oldukça büyük ve global bir platform. Bu globalleşmeyi yaptığı yatırımlarda kolaylıkla görebiliyoruz. Dış ülkelere verdiği destekle birlikte birçok farklı dizi ve filme kavuşabiliyoruz. Bu örneklerden bir tanesi de Brezilya yapımı olan O Mecanismo. Dizi Netflix’in önemli dizilerinden bir tanesi olan Narcos’un da yapımcısı olan José Padilha tarafından yaratıldı. Sekiz bölümden oluşan yapım suç ve dram türünde karşımıza çıktı. Gerçek olaylara dayanan dizide iki dedektifin yani Marco ve Verena’nın Brezilya’da gerçekleşen skandal bir para aklama olayını ortaya çıkartma çabasını izliyoruz.
Kurgusal Dizi – Gerçek Olaylar
Yukarıda bahsettiğim gibi O Mecanismo gerçek olaylardan esinlenerek yaratılmış bir dizi. Fakat bunu belgeselleştirerek değil, kurgusal bir dil dille anlatıyor. Gerçek adlar yerine farklı isimler tercih edilmiş. Ayrıca bu büyük operasyon araya farklı olay örgüleri de eklenerek derli toplu bir dizi haline getirilmiş. Operasyon dışında, karakterlerin kişisel mücadelelerini de izliyoruz. Bu tarz gerçek hikâyeden uyarlanan suç dizileri genellikle belli bir kitleye hitap ederler. O Mecanismo bu kitleyi belli oranda memnun edecektir. Karşımızda ortalama bir iş var diyebilirim.
Anlatım Tekniği Üzerine
Biraz detaya inip dizinin olay örgüsünden ve genel olarak ne tarz bir anlatım tekniği kullandığından bahsetmek istiyorum. O Mecanismo geçmişle günümüzde arasında geçen biraz karışık ama izleyiciyi sıkmayan bir olay örgüsüne sahip. Hikâyemizin ana karakterlerinden Marcos mesleğinden dolayı büyük travmalar yaşamış bir dedektif. Verena ise mesleğine büyük bir tutkuyla bağlı olan bir dedektif. Aynı zamanda güçlü bir kadın karakter. Hikâye de genel olarak Marcos ve Verena’nın iç sesleriyle anlatılıyor. Fakat bu iç sesler ilahi bir bakış açısına sahip. Yani gerçekleşecek olaylar hakkında fikirleri var. Hikâyenin önemli kısımlarını iç seslerle birlikte öğreniyorsunuz. Bu tercih genel olarak başarılı olsa da, bazı noktalarda size kendiliğinden spoiler vermek gibi bir hataya da düşüyor. Örneğin, bir karakterin aslında kötü olduğunu önceden biliyorsunuz ve sadece nasıl kötü olduğunu öğrenebiliyorsunuz. Bu durum eksi oluştursa da yerinde olay örgüsüyle bir nebze bunun üstesinden gelmeyi başarmışlar. Anlatım tekniği ayrıca karakterlerle bütünleşmemizi de sağlamış. Ruh hallerini anlamamızı ve neler hissettiklerini daha iyi görmemizde büyük bir yardımcı olduğunu düşünüyorum. Ayrıca, Marcos ve Verena özellikle sesleriyle de bu tercihin ne kadar doğru olduğunu kanıtlıyor. O sesleri dinlerken hiç sıkılmıyorsunuz ve kendinizi hikâyenin içine daha kolay bir şekilde sokabiliyorsunuz.
Beklenmedik Kötü Karakter Başarısı
Ayrıca dizide kısmen başarılı olduğunu düşündüğüm bir kötü karakter de mevcut. İbrahim karakteri özellikle canlandırma anlamında oldukça başarılı. Sakinliği ve soğukkanlılığıyla dizinin en başarılı ayrıntılarından biri olmayı başarıyor. Fakat bu karakteri değerlendirme konusunda ise dizi maalesef sınıfta kalıyor. Özellikle Marcos ve İbrahim arasında izlemesi oldukça keyifli akıl oyunları yaratılabilecekken, İbrahim çoğu zaman ikinci plana atılıyor. Diğer bir kötü karakter olan Pedro’nun devreye girişiyle birlikte, İbrahim gerçekten de önemsiz bir konuma geliyor ve bu durum beni oldukça rahatsız etti.

Aksiyon İsteyen Hemen Uzaklaşsın
The Mechanism genel olarak suç ve dram kategorisinde olduğundan bahsetmiştim. Bunu biraz daha açmak istiyorum. Dizi genel olarak takip operasyonları, bürokrasi ve karşılıklı diyaloglarla geçiyor. Tansiyon ve gerilimi belli bir noktaya kadar sağlayabiliyor, fakat bunu genele yayılmıyor. Özellikle bazı bölümler tempo açısından sınıfta kalmış. Gerçekten birkaç bölümde oldukça fazla sıkılabileceğinizi belirteyim. Özellikle de aksiyon ve gerilimin yoğunlukta olduğu işlerden hoşlanıyorsanız. Dizinin ortalama kalitede kalmasının da ana sebebi aslında bu. Eldeki senaryo kaliteli bir yapım ortaya çıkarmak için oldukça müsait olsa da bunu seyir zevki anlamında pek fazla başardığını söyleyemeyeceğim.
Sona Gelirken
Dizi finaliyle birlikte de ardında açık bir kapı bırakmayı ihmal etmiyor. Sizi düşünmeye sevk eden bir son tercih edilmiş. Finali net bir tabirle tanımlamak çok kolay değil. İyi ve kötü arasında büyük bir denge kurulmuş. Devamı gelecek şekilde bitirildiğini de bariz bir şekilde hissettiriyor. Dizinin ikinci sezonuyla ilgili henüz bir bilgi yok, fakat olumlu bir geri dönüş alırsa hikâyenin devam etmesi hiç zor değil.

O Mecanismo genel olarak ortalama bir yapım. Anlatım tekniği ve özellikle iç sesler dizinin en büyük artısı. Bunun yanında oldukça durağan bir ilerleyişi var. Ağır işlenen suç ve dram dizilerinden hoşlanıyorsanız, boş zamanda göz atabilirsiniz. Bu kategorinin dışındaki diğer tüm izleyicilere ise maalesef O Mecanismo’yu tavsiye edemem.
- The Mechanism dizisi için yazdı.
X-Men dağılmış veya nerede olduğu bilinmiyor. Doğaüstü güçlere sahip mutantlar devlet tarafından yakalanıp belli tesislere hapsediliyor. Devlet, baskı ve sömürüyle mutantları korkutmayı başarmış ve onları gizli bir şekilde, insanlardan uzak yaşamaya zorlamıştır. Bu baskı insanları da korkutmuştur. Böyle bir ortamda çocuklarının mutant olduğunu fark eden Strucker ailesinin hayatı artık eskisi gibi olmayacaktır. Çocuklarını korumak pahasına karşılarına hükumeti alarak kaçmaya başlayacaklardır. Bu sırada ailemiz gizli bir mutant direniş örgütüne katılırlar.
- The Gifted dizisi için yazdı.
The Sinner, son zamanlarda çıkan en popüler dizilerden bir tanesi. Alman yazar Petra Hammesfahr’ın aynı isimli kitabından uyarlanan dizi hem dram hem gerilim hem de suç yönüyle ön plana çıkıyor. Dizinin yapımcılığını Universal Cable Productions ile Iron Ocean Films birlikte üstleniyor.

Yaklaşık 15 yıl sonra televizyon ekranına geri dönen Jessica Biel, Cora Tanner karakterini canlandırıyor. Biel’e başrolde dedektif Harry Ambrose rolündeki Bill Pullman eşlik ediyor. Christopher Abbott (Cora’nın eşi), Enid Graham (Cora’nın annesi) ve Teri Wyble (Leah Belmont) dizinin diğer oyuncuları arasında.

Daha önce belirttiğim gibi dizi Petra Hammesfahr’ın kitabından uyarlama. Genç bir annenin ailesiyle birlikte gittiği sahilde içine düştüğü nedensiz öfke, şiddet ve korku nedeniyle işlediği cinayet anlatılıyor. Hayatı boyunca doğruları aramaktan hiç vazgeçmeyen dedektif Harry ile Cora’nın yolları bu cinayetle kesişiyor. Peki son derece normal ve mutlu bir yaşamı olan Cora’nın bu cinayeti işleme sebebi ne? Ben romanı okumayan biri olarak bu sebepleri öğrenmek için sabırsızlanıyorum!

Dizinin ilk dakikaları bana biraz sıkıcı gelse de dakikalar geçtikçe dizinin içine girmeyi başarabildim. Daha heyecanlı daha dolu bir pilot bölüm beklerken daha basit ve daha sürükleyici bir pilot bölümle karşılaştım. Dizinin en büyük başarısı belki de bu basit anlatım tarzını henüz ilk bölümden izleyiciye sevdirebilmesi. Kimi dizinin sürekli heyecan barındırmasını severken, kimi diziyi sadeliğinden ötürü beğenebiliyoruz. Bu dizide kendini sadeliği için izletecekmiş gibi görünüyor.

Gününün gelmesini büyük bir heyecanla bekleyenler, dizi hakkında teoride bulunanlar ve mutlaka izlemelisiniz şeklinde yorum yapanların sayısı oldukça fazla. Tabii Jessica Biel için izlemeye başlayanların sayısı da azımsanamayacak kadar çok. Zamanla sosyal medyada daha popüler hale geleceğinden şüphem yok keza şu an bile hatırı sayılır kadar yorum mevcut.

Daha sakin, sade bir anlatımı tercih eden ama aynı zamanda gizem ve sürükleyici yanı olan dizileri sevenler mutlaka izlemeli. Dizinin adından da anlaşılacağı üzere yine bir suç dramasıyla karşı karşıyayız bu nedenle suç draması izlemeyi sevenler de yerlerini ayırtabilir. Jessica Biel faktörü var ki; kendisinin hayranları oldukça fazla. Eğer kendisini seviyorsanız diziyi kaçırmayın derim.

Dizideki sadeliği ve sürükleyiciliği sevdim. Dizinin sade anlatım tarzı, olayları basite indirgeyerek anlatmaya çalışması ama arka planda da gizemi ve heyecanı bırakmaması yani hepsinin bir arada verilmesi beni oldukça cezbetti. Sinematografi ve renklerin kullanımı da benim için oldukça önemli bir ayrıntı. Dizinin sinematografisi ve kullanılan hakim renkler oldukça güzel düşünülmüş. Cora’nın ailesiyle sahile gittiği anlarda bile denizin mavisinden, güneşin parlaklığından çok Cora’nın içinde bulunduğu ruh haline göre havanın kısmen kapalı olması ve renklerin solgun olması benim için çok güzel bir ayrıntıydı. Dizi bu şekilde devam ederse sadık bir izleyicisi olacağıma eminim.
- The Sinner dizisi için yazdı.
Jonah Hill’in canlandırdığı Owen, geçmişinde şizofreni ile mücadele etmiş ve bir süre akıl hastanesinde tedavi görmüş, kendisine iyi davranan hayali bir kardeş gören, genellikle silik ve aile içerisinde de dışarıda konumlandırılan bir karakter. En önemli travması kardeşi ile arasındaki güç dengeleriyle baş edememek ve kendisini değersiz hissetmek olan Owen’ın reklamlarda Annie’nin yüzünü görmesiyle hayatındaki dengeler değişmeye başlıyor. Emma Stone’un canlandırdığı Annie karakteri ise, her zaman biraz farklı olmuş, annesi tarafından terk edilmiş ve kız kardeşinin ölümüne sebep olmuş ve hatta bu trafik kazasından önce ona oldukça kötü davranmış bir karakter. Deneye katılmadan önce bir şekilde temin edebildiği A hapını kullanan, çünkü bu hapı aldığında en büyük travmasına, kız kardeşinin ölüm anına rüyasında tekrar tekrar geri dönebilen Annie, bu şekilde yaptıklarını hatırlayarak her seferinde kendisini cezalandırma yoluna giriyor. Hapın bitmesinin ardından A’ya ulaşabileceği tek ihtimalin bu deneye katılmak olması ise Annie’nin Owen ile tanışmasına sebep oluyor.

Diğer tarafta ise doktorlar ve programın kontrolünü elinde bulunduran bir ağ olan GRTA var. GRTA, Doktor James’in annesi ile olan sorunlu ilişkisinin üstesinden gelememesiyle birlikte yaratılan sanal bir anne gibi, bir başkaldırı niteliği taşıyor. Bilgisayara empati duygusunun yüklenmesinin ardından Doktor Muramoto ile duygusal bir ilişki geliştiren GRTA, Muramato’nun ölümünün ardından girdiği depresyondan bir türlü çıkamayarak deneyi sabote edecek noktaya geliyor. Hangi karakteri ele alırsak alalım hepsinin “normal”in biraz daha dışında tanımlandığı ve travmatik durumlar yaşayarak hayata zar zor devam ettikleri bir gerçek -bilgisayar dahil.

Rüyalar, rüya evreninin gerçekliğin kendisi olup olmadığının sorgusu, Annie’nin bazı rüya tasvirlerinde femme fatale karakterlere yakın duruşu, akla ister istemez Inception’ı getiriyor. Ancak Maniac’taki bu “bir başka anlatıya benzeme hâli” yalnızca Inception ile sınırlı değil. Elfler’in dünyasına ortak olduğumuzda akıllara elbette Yüzüklerin Efendisi gelirken, duygusal bir ilişki geliştiren bilgisayar üzerinden Her filminin, vahşetin ve havalı arabaların ortaya çıktığı kanlı rüyalarda ise Tarantinovari bir evrenin izlerini sürmek mümkün. Bu noktada Cary Fukunaga’nın bu hissiyattan özellikle kaçınmadığını söyleyebiliriz. Çünkü her rüyada türü hızlıca değişen atmosfer, en iyiyi ortaya koyma dürtüsünü de hesaba kattığımızda elbette o türün en iyi yapımlarını ister istemez akla getirecektir.

Dizi oldukça ilgi çekici bir fikri konu edinse de, Fukunaga’nın teknik tercihleri, yaratılan atmosfer, oyunculuklar ciddi bir başarının ürünü olsa da Maniac, bir sonraki bölümünü merak ettirmeyen bir dizi ne yazık ki. Bölüm sürelerinin neredeyse iki katı algılandığını dahi söylemek mümkün. Net bir biçimde tempo sorunu olduğunu söyleyebileceğimiz Maniac, merak unsurunu etkin kullanarak bir oturuşta bitirilecek bir anlatı sunmuyor. Bunun yanı sıra, yavaş yavaş izlenip sindirilmesi gereken bir anlatıya da dönüşmüyor. Konuların travmalardan beslenmesi sebebiyle ikinci seçeneği akla en yatkın seçenek olarak tanımlamak mümkün. Ancak anlatının böylesi bir derinliğe ulaştığını da söylemek pek olası değil. Henüz birkaç bölümün ardından olayların nasıl gelişeceği gayet açık olduğundan seyir zevki daha ziyade yönetmenlik ve oyunculuk ile ilgili detaylardan besleniyor. Zira Maniac’ta benim için en dikkat çekici özellik, bu evren tasvirinin günümüze yakın bir zaman diliminde yer alması ve teknoloji belli başlı noktalarda gelişse de bu gelişimin hantal bir yanının olması. Televizyon ile konuşmak mümkünken bu televizyonun tüplü televizyon gibi geniş bir formda olması ya da bilgisayarların fazlaca yer kaplaması ve gelişmiş teknolojiye rağmen her yerden çıkan yığınla kablo bu evrenin keyifli tasvirinin örneklerinden birkaçı.

Toparlamak gerekirse Maniac’ın bir çırpıda izlenebilecek bir dizi olduğunu söylemek pek mümkün değil yanı sıra zamanla değerlenecek derinlikli bir anlatı da sunmuyor. Emma Stone ve Jonah Hill’in inanılmaz oyunculuklarının Cary Fukunaga’nın yönetimiyle birleşmesi elbette diziyi izlemek için başlı başına çok güçlü bir sebep ancak Maniac, bu güçlü sebebin yarattığı beklentiyi karşılama bakımından özellikle senaryo ve tempo konusunda ortalama bir seviyede kalıyor.
- Maniac dizisi için yazdı.
Elitlerin çocuklarını gönderdiği Las Encinas, İspanya'nın en iyi ve en seçkin okuludur. Okullarının bir depremde yıkılmasının ve yerel meclisin öğrencileri bölgedeki diğer okullara dağıtmasının ardından işçi sınıfından üç çocuk da kısa süre önce Las Encinas'a kabul edilmiştir. Her şeye sahip olanlar ile kaybedecek hiçbir şeyi olmayanlar arasındaki çatışmanın yol açtığı kusursuz fırtına, cinayetle sonuçlanır. Peki işlenen suçun arkasında kim vardır?
Élite'te arkadaşlıklar hiç olmadığı kadar karmaşık, seks yasak, romantizm ise imkânsıza yakın duruyor.
Élite dünya genelinde yalnızca Netflix'te aynı zamanda yayınlandı.
- Elite dizisi için yazdı.
Bilenler zaten vardır, dizi aslında kitap uyarlaması bir yapım. Ülkemizde Talihsiz Serüvenler Dizisi ismiyle raflarda yerini alan seri 13 kitaptan oluşuyor. 1999-2006 arasında Lemony Snicket takma ismiyle Daniel Handler tarafından yazıldı. Lemony Snicket aynı zamanda serinin bir karakteri olarak da okuyanların/izleyenlerin karşısına çıkıyor.

Bunun dışında serinin ilk üç kitabından uyarlama, 2004 yapımı, aynı isimli ve kadrosunda Jim Carrey, Meryl Streep ile Jude Law‘ın da yer aldığı bir film bulunuyor.

13 Ocak’ta ‘sekiz’ bölümlük ilk sezonuyla ekrana gelen A Series of Unfortunate Events ‘kara mizah’ türünde bir yapım. Dizinin ikişer bölümü bir kitaba dayanmakta; yani ilk sezonda dört kitabın uyarlamasını izliyoruz. Şimdiden aldığı 10 bölümlük ikinci sezon onayında da haliyle beş kitabı daha uyarlayacaklar. Planlanan sekiz bölümlük üçüncü sezon ise geri kalan dört kitabın uyarlaması

Konu
Gizemli bir yangın Baudelaire ailesinin evini kül ettiğinde üç kardeş aynı zamanda ailesini de kaybeder. Bunun üzerine ilk bölümle birlikte kardeşler barınabilmeleri için Kont Olaf’ın yanına yerleştiriliyorlar. Kont Olaf, çok zengin bir servete konan kardeşlerin servetini ele geçirmek için kararlı bir şekilde harakete geçerken, kardeşler de ailelerinin gizli geçmişleri öğrenmek üzere araştırma yapmak durumunda kalıyorlar.
- A Series of Unfortunate Events dizisi için yazdı.
Dizi, ülkemizde Epsilon Yayınları’nın “Sen” ismiyle yayınladığı Caroline Kepnes’in aynı isimli kitabından uyarlama olacak. Yapımcılığını ve senaristliğini ise Greg Berlanti ile Sera Gamble üstlenecekler. Sera Gamble Syfy dizilerinden The Magicians’ın yaratıcısı olarak tanınırken, Berlanti ise The CW’nun DC Comics dizileriyle biliniyor.

Sen, 21. yüzyılda yaşanan takıntılı bir aşk hikayesi üzerine kurulu. Bir kitabevi sahibi yazar olma hevesi olan bir kadınla tanışıyor ve internet ile sosyal medyayı kullanarak gün geçtikçe ona daha da yaklaşmaya başlıyor. Üstelik sahip olduğu bu etkileşim kısa sürede saplantıya da dönüşüyor. Bu duruma kadına ulaşma yolunda önüne çıkan engelleri kaldırmak da dahil.
- You dizisi için yazdı.

Laboratuvar Analizi

Kimdir? Kayhan
Kayıt Tarihi
Şehir İstanbul
Dizi İzleme Süresi Henüz yok.

Takip Ettikleri (3)

Takipçileri (7)

dizilab

dizilab’de yer alan tüm diziler video paylaşım siteleri aracılığıyla paylaşılmaktadır. dizilab kendi sunucularında herhangi bir video içeriği barındırmadığından bu konuda bir telif hakkı sorumluluğu kabul etmemektedir. Sitemizde bulunan bir dizinin telif hakkınızı ihlal ettiğini düşünüyorsanız hello (at) dizilab (nokta) com adresine mail atarak veya telif bildirim formu doldurarak kaldırılmasını talep edebilirsiniz. İspatsız talepler değerlendirmeye alınmamaktadır.

Please send your DMCA requests to hello (at) dizilab (dot) com or fill this form.

reklam/iletişim